21 Eylül 2018 Cuma

ben dediğim kim?





Gabor Mate'yi dinliyorum, gözlerim kapalı.
O da Jaqueline Du Pre' i dinliyor, gözleri kapalı. yüzünde derin bir hüzün.
yüzünde ve sesindeki keder sanki üçyüz yıllık.
sanki bir insanın tek bir hayatta biriktirebileceğinden daha büyük bir keder.
hiç güldüğünü görmedim, 7 saat boyunca.
cool, ve derin bir keder taşıyor yüz ifadesinde.

bu kare onun Jaqueline Du Pre'i dinlerken ve bize dinletirken gözlerini kapatıp, oturduğu, durduğu tek zaman dilimi. sanırım 3-4 dakika kadar. 7 saat boyunca.

74 yaşında, çok tecrübeli, uzun yıllar insanlarla çalışmış, 4 kitap yazmış bir doktor.
söylediği her şey doğru ve daha önce duyduğum, eğitimlerini aldığım, okuduğum konular.
bana bilmediğim birşey söylemedi ama hatırlattı, hangilerinin nasıl da önemli olduklarını ve yeni bağlantıları hatırlamamı, tazelememi, detaylarıyla farketmemi sağladı.
ve bir ustanın onca saat koca bir salonun dikkatini üzerinde toplamayı başarmasını, sorulan her soruya sonsuz nezaketi ile gösterdiği hassasiyeti izlemenin zevkini tattırdı.                                                            

7 saatlik seminerde durmadan konuştu. aralarda özel soru soranlarla sohbet etti.
tuvalete gitti mi görmedim, sehpasına konmuş 6 şişe suyun çoğu duruyordu.
kendine dinlenme molası hakkı vermedi.
bize işkolik insanların hastalığa maruz kalma olasılıklarından bahsetti.
ve kendi bebekliğinde annesinden uzak kalmak zorunda olduğu bir zaman diliminden.
bir bebeğin annesinden ayrı kalmak zorunda kaldığında neler yaşadığını bağlanma teorilerinden biliyoruz. ona da öyle olmuş.
kendini değersiz hissetmesinin hikayesini buraya bağladı.
Yahudi atalarının başına gelenlerle ona aktarılmış değersizlik hislerinden ve bir ırka ait büyük bastırılmış öfkeden bahsetmedi. bunları ben aklımdan geçirdim.

"vücudumuz hayır dediğinde" kitabının yazarı Dr.Gabor Mate'nin, kitabında ve seminerinde bize anlattığı şeyin özeti: hayır diyemeyen, duygularını bastıran, aşırı nazik, kibar insanların hasta olma olasılıklarının duygularını ifade eden insanlara oranla çok çok fazla olduğu idi.
sen hayır diyemediğinde bedenin senin yerine hayır diyor.


sevgili Gabor Mate bir de insanın zihin/beden bağlantısı olan bir varlık oluşunun batı tıp dünyası için nasıl da hala yabancı ve zor kabul edilebilir olduğunu anlattı.

bilmenin 3 halinden bahsetti.

1-entellektüel bilgi - akıl/ zihin
2-duygusal bilgi - kalp
3- hissel bilgi - bağırsak

"bu üç kanalı birbiriyle koordineli çalışır hale getirdiğimizde gerçek bilme oluşur" dedi.

tüm bunlardan önce konuşmasının başlarında Buddha'nın sözü olan "her şey birbiriyle bağlantılı" sözünü hatırlattı ve "bu yeni bir şey değil, tüm şaman tıp geleneği ve aborjinler bunu zaten uyguluyorlardı yeni olan batı tıp dünyasının bunu yeni keşfediyor oluşu" dedi.

her an her şeyin birbiri ile bağlantılı olduğu dünyada, 7 saatlik seminerinde Gabor Mate,
bir bebek annesinin karnındayken annesinin yaşadığı stresin onu nasıl etkilediğinden bahsetti ve "eğer kendini ihmal edilmiş, değersiz hissedersen doktor olursun, başka insanlara yardım etmeye çalışırsın ve böylece kendini değerli hissedersin" dedi.
başkalarına yardım etme çabasını kendi yaşamında başına gelenlerin sonucu olarak yorumladı.

kendisi minik bir bebekken Macaristan'da Yahudi olan ailesinin pek çok üyesini nazi toplama kamplarında kaybeden, anne babasını ve kız kardeşini kaybetmiş annesinin hüznüyle büyüyen sevgili Gabor Mate çok asil, ince uzun bir hüzün abidesi gibi karşımızda durdu ve bize hüzünden, hayal kırıklıklarından, bastırılmış öfkeden bahsetti.

ben tüm bunların sonunda yine sordum : "ben dediğim kim?"

dinlettiği sanatçılardan biri Jacqueline du Pre. hangi parça idi hatırlayamadım, ben bunu seçtim, bu da yeterince hüzünlü.
teşekkürler çok sevgili Gabor Mate.
Ailenize ve atalarınıza aidiyetinizle taşıdığınız hüzün, keder ve bastırılmış öfke sayesinde dünya çok şey kazandı. size tüm malolduğu ile bize sunduğunuz hediyeler için çok teşekkür ederiz.