çok şey oldu yazmayalı.
ülkede, dünyada, gökyüzünde, yerinyüzeyinde, çevremde,
bende.
"fazla" şey.
daha fazlalarını yaşadığım olmuştu, bunca fazla gelmemişti bir
zaman, biri "fazla hız öldürür" diye uyarma ihtiyacı hissetmiş, ben
anlamamıştım.
kendime bakmamak için dışarıyı düzeltmeye çalıştığım, kendime
veremediğimi dışarıdan almaya çalıştığım zamanlardı.
sonra kendime bakmaya başladım.
eylül başı bir doğum terapisine girdim. yeniden doğdum bi nevi.
yeni doğmuş bir bebektim, savunmasız, çaresiz. 2 günün sonunda, çok
güvendiğiniz bir arkadaşınızla paylaşın bu süreci demişti terapistlerim.
mehtab'a gittim, uzandım koltuğa, bazen ağladım, bazen uzun uzun
sustum. mehtap gitti çay koydu, arada geldi saçımı okşadı, gitti çorba getirdi,
geldi iki espri yaptı. gitti tatlı getirdi.
pamuklara sardı, sarmaladı beni.
"geçicek hepsi, bak yeniden doğdun, bu kez her şey farklı
olacak" dedi. geçti.
bir hafta sonra bir kadın grubuna girdim. orada kadın olmak derken
aslında "olmak" için çalışacağımızı başından biliyordum. içimdeki yeni doğmuş
küçük kızın birazcık, minicik büyümüş haline geri döndürmüştü beni. yaralı ve
epey korkmuştu. onunla karşılaştık, ezbere tepkilerimde ne çok payı, yok
düpedüz sadece onun payı olduğunu o iki günde apaçık gördüm. daha önce
hissedemediğim kadar çok hissettim onun hayatıma neler yaptığını.
ve geçen hafta bir kadın grubuna daha girdim. 30 tane kadınla 3 gün
geçirdim. doğum terapisinden yeni çıkmış ve ilk çocukluk travmalarıyla
yüzleşmiş minik kızımla gitmiştim gruba. orada da ilk derin meditasyonda küçük
yaralı kızım geldi kucağıma oturdu. sarıldım sıkı sıkı, okşadım saçlarını, o da
boynuma kollarını, belime bacaklarını sardı, yerleşti koynuma, gömdü başını
göğsüme, güvendi, sevdi beni.
orada ona, kendini korumak için bulduğu zekice savunma
mekanizmalarını bir daha kullanmak zorunda kalmayacağına, onu savunmasız ve
güvensiz hissedeceği durumlarda, ateş ortalarında, meydanlarda yalnız
bırakmayacağıma, en azından kontrolü elimden bırakmayacağıma ve yanımda
hep güvende olacağına dair bir söz verdim.
sonra bazı şeyleri grupla ve grubu yöneten iki kadim terapistle
paylaştım.
tarika "yaptığın şeyi çok sevdim, içindeki yaralı küçük kızı
korkmadan çıkarabilmeni, onunla bağlantı kurmak için gösterdiğin güveni çok
sevdim" dedi. yetişkin tarafıma güvenim gün geçtikçe büyüyordu.
grup bitti, o gece bir arkadaşım bir paylaşım yaptı. birilerini
eleştiriyordu. ortaya konuşuyor, genelleme yapıyordu. eleştirdiği duruma uyan
bir yanım vardı, sanırım beni kastediyordu. (muhtemelen etmiyordu)
ilk tepkim sarkastik bir şekilde gönderiyi "beğen"mek
oldu. içimden "dokunmuşum galiba ona biraz" diye ince bir kibir
geçti.
belki de beni kastetmiyordu, yok yok düpedüz benden bahsediyordu.
aldığı onca eğitim, verdiği bunca mahramiyete saygı sözlerini nasıl unutur da
en iyileşmeye açtığım yaralı halime böyle saldırabilirdi, bunca eğitimi boşuna
almış, hiçbir şey öğrenmemiş miydi? yazıktı. kızıyordum.
yatağıma yattığımda aslında çok üzüldüğümü hissettim. epey kötü
bir dille eleştirmişti.
sevilmediğimi, kabul görmediğimi hissetmek canımı
yakmıştı. en savunmasız halimi açtığım bir durumda eleştirilmek, anlayış
gösterilmemiş olmak can acıtıcıydı. aslında kibirli ya da kızgın olmadığımı,
halimin düpedüz "çok canım acıyor" olduğunu anladım.
zar zor uyudum, gece yarısı kan ter içinde uyandım. göğsümün orta
yerinde bi bıçak varmış gibi canım yanıyordu. nefesim kesiliyordu. acım çok
güçlüydü. birden çatal dilimle canını yaktığım ve göğsüne ok yemiş yaralı bi
hayvan gibi can çekişerek benden kaçan biri geldi delici bakışlarıyla
karşıma.
o oku kendime sapladığımı tüm bedenimde hissettim. öyle acıydı
ki.
sabaha kadar bu acıyla sızladım. benden kaçarken nasıl canının
yandığını anladığımı sanıyordum ama şimdi bu yaşadığım, anladım sanmakla
anlamanın arasındaki uçurumu görmemi sağlamıştı.
beni eleştirdiğini düşündüğüm çatal dilli arkadaşıma bin bir
teşekkür ettim bana tuttuğu büyük ayna için.
muhtemelen kendi acılarıyla başedebilmek için böyle bir yöntem
kullanıyordu. onu düşünüp hatırladım ve yüksek sesle tekrarladım :
"onun da aynı benim gibi, kendini sevmeye ihtiyacı var. aynı
benim gibi."
başedemediğim zamanlarda ezbere saldırdığım, komplekslerim,
eksikliklerim, korkularım, rekabetim, çaresizliklerim, endişelerim yüzünden
çatal dilimle kırdığım, üzdüğüm, benim tarafımdan kendini ötekileştirilmiş,
aşağılanmış, yaralanmış, anlaşılmamış hisseden kim varsa her birinizden af diledim.
tanrı hepinizden razı olsun.