Başlığın muhteşemliğine aldanmayın. Okuması, sindirmesi zor olabilir
bir yazı dizisi bu.
Kendini anlamaya niyetli, tutunduğu kalıpları bırakmaya
gönüllü, ben dediği kavramı sarsacak değişime cesaretli kadınlar için ip uçları
ve biraz daha fazlasını içerir.
Sevdiğim, fikrini, zekasını, kalbini beğendiğim bir kadından
taşan sorularla kıvılcımlanan bu yazıda, çok fazla soruya cevap arıyoruz.
Kadınlığımı hissetmeye ne zaman başladım, kadınlık algısının
içinde önceleri nasıl kayboldum, erkeklerle, kendimle ve hayatla nasıl da
şefkatsiz ve mücadele halindeydim?
Nasıl karşımdakini değiştirmeye çalışmadan, kendime de ona
da şefkat ve sevgi beslemeyi öğrenerek (öğrendim mi?) değiştim, ilişkinin
içinde rahatladım?
Tatmin hissediyor muyum? Tamamlandım mı? Bu soruların sonu
var mı?
Uzun, derin, renkli, fırtınalı bir yolculuk olabilir,
eğlenceli de olabilir, haydi tramola!*
Kadın olmaya dair ilk algım ne zaman başladı bilmiyorum,
epey geçti. 14 yaşımdayken anneannem dedemin ona gizlice koltuk altımdaki
tüyleri almam için beni uyarmasını istediğini söylediğinde bu durumu pek
ciddiye almadığımı hatırlıyorum. Annem ve babam bu konularda epey rahatlardı ve
ben Türkiye şartlarında çok şanslı bir kızdım. Dedem de rahattı aslında, sadece
hala sokakta oynadığım için ve bana sokakta rastladığında diğer insanların ne
düşüneceğini dert etmiş sanırım o gün için, sonrasında bu konu unutuldu gitti. Taa
ki kıllarımdan rahatsız olan bir sevgili neden onları almadığımı ima edinceye
kadar ben bu durumla pek yüzleşmedim. Yüzleştiğimde benimle ilişkisini kıl tüy
düzeyine indiren sevgiliyi bıraktım.
Bu yazıyı kıldan tüyden bir konuyla başlatmak niyetim yoktu
aslında lakin kadınlık dediğimiz şey öyle kapsamlı ve engin ki her yerden
baskılanarak, asıl içsel enerjimizle bağ kurmamızı sağlayacak gücümüz böyle en
basit kıl-tüy halleriyle dahi nasıl da baskılanıyor, yazının dümeni
kendiliğinden buraya kaydı, görünsün istedim.
Konu çok geniş olduğu için buradan sonrasını sorular ve
bendeki cevapları okuyarak ilerleyeceğiz seyrimize.
İlk sorumuz:
- İçimde uyanan vahşi kadından korkuyorum. Sanki hiç kimse
(ben ve bir partner) onunla başedemeyecekmiş gibi. Bazen kimseyle tatmin
olamayacakmış gibi hissediyorum. Sizler bu uyanışlarınızla nasıl bir
ilişkidesiniz? Bu soru sizlerde bir ifade buluyor mu?
-bu soru bende ve biliyorum ki çok kadında ifade buluyor. Cevabıma “içimdeki vahşi”leri tanıtarak başlayacağım. Kolay değil
çünkü içimde birden fazla vahşi var.
Bir tanesi ağaç tepelerinde büyümüş bir kız. Mahallede koşup
oynayarak, birdirbirde uzun boylu erkek çocuklarının üzerinden atlayarak büyümüş
bir kız olarak doğallığı, anda kalmayı ve yaşam coşkumu çoğunlukla canlı
tuttum. Babamı kaybettikten sonra yaşadığım ağır depresyonla geçen 20 li
yaşlarımda dahi kendi içimdeki enerjiyi korudum.
bu enerji aslında cinsel enerjidir, tantraya göre her türlü enerji cinsel
enerjidir, çünkü biz bu enerjiden varolduk. Enerjinizi ister sevişerek, ister
dövüşerek, çalışarak, yaratarak, mücadele ederek, çocuk büyüterek, sanat
yaparak, dans ederek ya da coşkuyla şarkı söyleyerek harcayabilirsiniz. Ben yogayla
tanışana kadar koşar, dans eder ve sevişirdim. Yogadan ve aktif meditasyonlardan
sonra koşmayı bıraktım, diğerlerine tam gaz devam ediyorum. Bir de yüzmeyi
ekledim artık bunlara. Bu vahşiden korkmama gerek yok çünkü o çocukluğumdan
beri benimle ve onu çok iyi tanıyorum. Neye ihtiyacı olduğunu biliyorum ve
veriyorum o da bana coşku ve yaşam sevinci veriyor. Sizinki de oralarda biryerlerde elbette, hepimizde var çünkü.
Zihni bedeninden fazla çalışmak zorunda kalan kadınlarda bu
vahşinin enerji boşaltımı ihtiyacının korkulara ve kaygılara neden olduğunu
görüyorum ve alışık olmayan bünyeleri başlangıçta zorluyorsa da çözümü kolay. Hareket edin! kontrolsüzce ve disiplinsizce aşırı hareket edin.
Bazen müziğin sesini sonuna kadar açıp avaz avaz bağırarak
dans edin, bazen tükenene kadar yüzün, koşun. Terden ölün, bayılacağım
zannettiğiniz ana kadar titretin bacaklarınızı ve sonra kendinizi sırt üstü
yere bırakın. Bunun ne büyük bir orgazm olduğunu ancak tüm gücünüzü vererek
yaptığınızda anlayacak, tadını alacak ve hep yapmak isteyeceksiniz J Bu hareketleri
yaparken, coşkuyu hissederken kendinizi kötü hissediyorsanız lütfen bir travma
terapistiyle çalışın. Çünkü bedenin normal coşkusunu yaşaması aslında
korkulacak bir şey değildir, kendinizi bu yaşamdan mahrum bırakmayın.
Hareket etmek kendi başınıza yapabileceğiniz bir aktivite ve
bununla bu vahşinin enerjisini ihtiyacı olan potansiyelde ona yaşatmak sizin
elinizde.
bunun yanı sıra elbette bedenin tek başına karşılamayı her zaman tercih etmeyeceği
ihtiyacları da var ve eğer bu ihtiyaca tam olarak cevap ver(e)meyen bir
partneriniz varsa onu da sağlığına, cinsel gücüne dikkat etmeye ve harekete
davet edin.
İşte burası çoğumuzun tıkandığı yer. Bir erkeğe cinsel gücünün
beni tatmin etmediğini ima etmem hem çok zor hem de böyle bir tavır karşımdakinde
bir reddediş, kabullenmeme yaratmasa bile en iyi ihtimalle bu adam onu olduğu haliyle
sevemediğim, değiştirmek istediğim için bana küser, kırılır.
Küsmüş ve kırılmış bir eril güç ise ihtiyacım olan şey
değildir elbette. Burada bir kazan-kazan durumu yaratmak gerçekten zordur.
ilişkilerin kırılma noktaları böyle anlardadır.
Bu eşikten güçlenerek ve çok daha derinleşerek çıkmak çok
şefkatle, çok hassas yaklaşarak mümkün olabilir. Öncelikle karşımdakinden bir
konuda değişmesini talep ederken, bu talebin alt metninde ona onu olduğu
haliyle sevemediğimi söylediğimin bilincinde olmalıyım ki ne kadar
kırılabileceğini ve sonrasında bunun onun değişme gücünü elinden alıp
almadığımı hassasiyetle gözlemlemeye hazır olmalıyım. Değişmeye istekli mi? Bunun
için kendisini yeterince desteklenmiş hissediyor mu?
Bu değişimi kabul
ediyorsa, bunun için atacağı adımlarda benim yardımıma ihtiyacı var mı, benden
nasıl bir destek istiyor? Belki sadece sabırla ve sakince beklememdir ihtiyacı
olan.
Değişimler zordur ve zaman alır. Beklemeye, destek olmaya niyetli miyim? beklerken
bu arada içimdeki patlayan coşku dolu vahşinin ihtiyacını kendi kendime
karşılamam gerekli. Buna razı mıyım?
Birlikte büyüyebilen derinleşebilen ilişkilerde insanlar
birbirlerine kendileri için asıl önemli olan ihtiyaçlarını dürüstçe söyler, bazen
bunu hayallerindeki kadar tatmin edemeyeceğini, partnerinin sınırlarını,
kapasitesini görüp kabul eder ya da kendi yollarına devam ederler. Başka seçenekler
şikayet etmeye devam etmek ya da görmezden gelmektir ki kimseye faydası olmaz, yaralayıcı ve yıpratıcı
olur. Eninde sonunda patlar. İlişki yürür belki ama biri hasta olur.
Değişmek istemeyen sevgiliyi değişmeye zorlamak kabul etmesi
zor ama saygısızca bir tavır. bir konuda değişmesi için inat ettiğim bir eski sevgili "diktatörce" bulmuştu bu tavrımı.
İstediğimi elde etmek için karşımdakinin halini eleştirmem ikimize de bir şey kazandırmayacaksa onunla değişmesi için çekişip durmak yerine kendim değiştiğimi ve artık arayışımın başka başka şeyler olduğunu kabullenip bu hayatta aslında hepimizin yalnız olduğuyla yüzleşmem gerekir.
İstediğimi elde etmek için karşımdakinin halini eleştirmem ikimize de bir şey kazandırmayacaksa onunla değişmesi için çekişip durmak yerine kendim değiştiğimi ve artık arayışımın başka başka şeyler olduğunu kabullenip bu hayatta aslında hepimizin yalnız olduğuyla yüzleşmem gerekir.
Birinci vahşimin macerasına az çok tanık olduk.
İkinci vahşim hırçın, kızgın, öfke ve yaralarla dolu,
tatminsiz, karanlık, saldırgan bir deli.
Onun sayesinde bugün bir danışman oldum. Onun hikayesi
2.yazıya. yazının devamını beklerken darbukalı güzel müzikler çalıp dans etmeyi
ve hayatla ve her şeyle flört etmeyi unutmayın.
Bunları yaparken utancınızla da tanışacaksınız ve utanç bu
yazı dizisinin biryerlerinde konuşacağımız, çoğumuzun prangası. O orada
dursun, siz devam etmeyi, kutlamayı ve kutsamayı bırakmayın.
yazı uzun, hayat karmaşık ve güzel. Kadın erkek hepimize
kolay gelsin. Her birimize tüm sevgimle.
Fulya Nanba.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder