20 Ağustos 2017 Pazar

gittin gideli bebek

sen gideli içime içime sokaladığım başka bi kedi olmadı, olamadı panda mou.
annem telefonda gittiğini söylediğinde az biraz katılıp kalmış, ertesi sabah dinamik meditasyonda bir saat kadar uluyarak ağlamıştım. meditasyondan salya sümük çıkarken Ann ne oldu diye sordu, "kedim gitmiş" dedim o da tüm norveç'li coolluğuyla "oh wouww bir şey gidince başka bir şey gelir, bakalım şimdi senin için ne başlayacak" demişti, elbette yıllardır tüm bu meditatif bakış açılarını hatmettiğimden sakince gülümsedim, çok daha eskiden olsa Ann'e kafa atmak isteyebilirdim.

şimdi ara sıra içimde bi yerlerde ince bi yangın başlıyor, içimin arka sokaklarına tinerci çocuklar bi şişe kezzabı boca ediveriyorlar bazı geceler. bazen tıkanıyorum, sonra hafif bi rüzgar esiyor, alıp götürüyor kor acısını yaramın, yüzün geliyor gözümün önüne, tatlı mırıltıların, boynuma gömmeye bayıldığın pembiş burnun. sonra sakinliyor gece, hafif hafif gün doğmaya başlıyor, tinerci çocuklarla çorbacıya gidiyoruz. bi şarkı mırıldanıyoruz beraber, hep birlikte rahatlıyoruz.

artık sabahları Zeytin'e uyanıyorum, öğlenleri Nena'ya sarılıyorum. Zeytin iyi de bu Nena kuzusu hiç sevmez böyle sırnaş mırnaş halleri hemen uzar. o yüzden onu hep az bi mesafeden seviyorum, kendi isteyince gelir yatar yanı başıma, onun da bi burnu var görsen yemeden duramazsın.

 yerine kimseleri koyamam


ama bilirim sen de istemezsin ben kimsesiz, sevgisiz kalayım. bak bu çocuklarla avunuyorum aylardır, senden sonra ne başlayacak başlayınca göreceğiz, şimdilik batı yakasında pek bi kıpırtı yok.
seni sonsuza dek, sonsuzca seviyorum.

Hiç yorum yok: